KÜREK SPORUNA GENEL BİR BAKIŞ

ODTÜ Kürek Takımı'ndan bir anı(Yaz 2003, Eymir Gölü)

ODTÜ Kürek Takımı’ndan bir anı(Yaz 2003, Eymir Gölü)

Kürek çekme, geçmişten günümüze her zaman soyluların yapageldiği bir etkinliktir. Dünyanın en zorlu sporlarından biri olan kürek, yüksek bir dayanıklılık ve kuvvet gerektiririr. Kürek çekerken bedenin bütün kasları çalışmaktadır. Kürek sporu; denizlerde, göllerde, akarsularda özel üretilmiş teknelerle sporcuların birbirleriyle yarışması üzerine temellenmektedir. İlk defa Romalılarca kullanılan bu aracın tarihi, MÖ 25. yüzyılda başlamaktadır. Kürekle dünyayı dolaşan ilk ulus, Vikingler olmuştur.

Kurallarıyla ilk kürek yarışları, 1829’da İngiltere’de Oxford ve Cambridge üniversiteleri arasında düzenlendi. Bacakları iterek gücü ve hızı artıran kızaklı oturaklarsa ilk defa 1857’de ABD’de kullanıldı. 1892’de Fransa, Belçika, İtalya ve İsviçre’nin işbirliğiyle Uluslararası Kürek Dernekleri Federasyonu “FISA” kuruldu. FISA, kurulmuş ilk uluslararası spor federasyonudur. 1900 Paris Olimpiyat Oyunları’nda kürek, olimpikleşti. 1962’de erkeklerde, 1974’te kadınlarda ilk dünya şampiyonası başladı.

Kullanılan teknelerin ve küreklerin malzemeleri sağlam ve hafifken tasarımları özeldir. Bulunan tekne sınıflarını şöyle listeleyebiliriz:

  • Çift kürek sınıfları:
  • 1x(tek çifte)
  • 2x(iki çifte)
  • 4x(dört çifte)
  • 8x(sekiz çifte)
  • Tek kürek sınıfları:
  • 2-(iki tek)
  • 2+(dümencili iki tek)
  • 4-(dört tek)
  • 4+(dümencili dört tek)
  • 8+(sekiz tek dümencili)

Maratonla benzerlikler gösteren kürek sporunun belli başlı kurallarını şöyle aktarabiliriz:

  1. Ölçünlü bir kürek yarışı, 2000 metredir.
  2. Eleme turlarından elenerek takımlar finale kadar varır. Finalde altı ekip yarışır.
  3. Kürekçiler varacakları noktaya sırtlarını dönerler.
  4. Düz ve dalgasız parkurlarda kürek çekilir. Her kulvar 13,5 metre genişliğindedir.
  5. Bir teknenin diğerinin yolunu kesmemesi önceliktir.
  6. Parkurdaki renkli şamandıralarla kalan uzaklık(metre) yarışanlara bildirilir.

Kürekçilik, Osmanlı’da denizcilikle birlikteydi ve donanmanın gelişmesiyle ilerledi. Türklerin gerçek anlamda ilk kürek yarışları 1899’dadır. Ertuğrul gemisi çalışanları, Japonya’ya giderken uğradıkları Singapur’da, düzenlenen kürek yarışında birincilik kazandı. Türkiye’de ilk resmi kürek yarışlarıysa 1913’te Donanma Cemiyeti’nce İstanbul’da düzenlendi. 1957’de “Türkiye Kürek Federasyonu” kuruldu. II. Dünya Savaşı sonrasında Marmara Bölgesi dışındaki kulüplerin bu sporla ilgilenmeleriyle Türkiye Şampiyonaları düzenlenmeye başladı. Yapılagelen yarışmalarda şampiyon olan takımlar Fenerbahçe, Galatasaray, Anadolu Hisarı ve ODTÜ’dür.

“Odtü yarak takımı…
Odtü am takımı…
Odtü yarak-am takımı…
yarakla amın buluşmaları… TÜMÜYLE!!!!
Götverenler-amverenler, hepsi orda sikişiyorlar…
SONUNCULUKLAR…
Ebediyen düşmanız, KANLIYIZ!!”

ODTÜ BOK TAKIMI!!!
BÜTÜN BOKLAR ORDA BULUŞMUŞ, BULUŞUYOR…

SU İÇİN! SU İÇİRİN!

drink-waterHer canlı sudandır. Oransal olarak bedenimizin en az üçte ikisi sudan oluşur.Su, hepimiz için yaşamsal bir gereksinimdir, zorunluluktur. Bilinen sıvılara aykırı olarak suyun donmasıyla oluşan buz, daha hacimlidir ve yoğunluğu daha azdır. Bu, buzun su üstünde yüzmesine ve diğer sıvıların tersine suyun üst yüzeyinden başlayarak donmasına neden olur… Suyun bireysel ve kendine özgü davranış ve özellikleri sayesinde dünyamız ve çevremiz yaşamlanır.

Böylesi bir içeceğin içimizde yaptığı olumlu etkileri açıklamazsak olmaz. İşte şimdi bu oluşumun bedenimize katkılarını, yararlarını maddeleyerek aktarmaya çalışacağım:

  • Hücrelerin gereksindiği maddeleri hücreye taşır.
  • Hücrelerin işlevlerini yapabilmesi için gereken katı maddelerin çözünmesini sağlar.
  • Hücrelerde oluşan atıkları boşaltım organlarına (böbrekler, akciğerler, deri…) taşır ve atılımını sağlar. Böbreklerde ve idrar yollarında taşlaşmaları önler.
  • Beden ısısını denetler. Sıcaklığı dengeler.
  • Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler. Damar tıkanmaları için iyileştirmedir. Kan hacmini dengeler. Kan üretimini destekler.
  • Besinlerin sindirimini kolaylaştırır. Kabızlığı önler. Bağırsakları çalıştırır.
  • Beyin, omurilik gibi bazı organları olumsuz dış etkenlerden korur.
  • Yorgunluğu, halsizliği önler. Uykuyu düzenler.
  • Hafıza ve zekayı güçlendirir. Konsantrasyonu artırır. Beyinsel hastalıklar için önlemdir.
  • Daha fazla kalori harcatır, kilo verdirir. Açken içildiğinde bedendeki zararlıların atılmasını kolaylaştırır. Açlık hissini azaltır. Açlıktan dolayı oluşan mide kasılmaları azalır. Yemek tüketimi düşer.
  • Deriyi nemlendirir ve gerginliğini artırır. Kırışıklıkları ve sivilceleri önler. Yumuşaklık ve parlaklık sağlar.
  • Sesi güzelleştirir. Ses tellerindeki sorunlar için iyileştirmedir.
  • Bedenin oksijen gereksinimini kısmen karşılar.
  • Balgamı yumuşatır ve atılmasına yardım eder. Ağız kuruluğunu ve ağız kokusunu önler.
  • Eklemleri kayganlaştırır. Kasları çalıştırır, kasılmaları önler.
  • Kalp krizi, tansiyon, kanser gibi pek çok ölümcül hastalıktan korur. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Bedenimiz için çok önemli ve gerekli olan iyot, kalsiyum, sodyum gibi pek çok minerali içerir.
  • Bütün beyin işlevleri için güç ve elektriksel enerjidir. Bütün hormonların yapımı için koşuldur.
  • Doğada bolca ve kolayca bulunur, arındırır, temizler, yan etkisi de yoktur.
  • Ruhsal gerginlikler ve hastalıklar için iyileştirmedir.
  • Gözlere canlılık ve parlaklık verir. Göz tansiyonundan korur.
  • Kadınlarda, adet öncesi ağrıyı ve ateşi azaltır. Gebelikte sabah bulantılarını giderir. Emziren annelerin sütünü çoğaltır.
  • Bedenimiz ve beynimiz arasındaki işlemleri ve ilişkiyi tamlaştırır.
  • Alkol, kahve, çay gibi içkilere ve tıbbi ilaçlara duyulan bağımlılığı giderir.

Sağlıklı ve uzun bir ömür için düzenli ve programlı olarak günde ortalama 2-3 lt su tüketilmesi, doktorlarca tavsiye edilmektedir. Uzun süreli susuzluk, ölümcül olabilir. Kısaca: Su için! Su içirin!

NAMAZIN BEDENSEL VE BEYİNSEL YARARLARI

Namaz, dinimiz İslam’ın zorunluluklarından biri olup Kuran’da(Okunan) ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Allah’ı anmanın, anımsamanın ve ona tapınmanın birincil yöntemidir. Günün belli saatlerinde programlı olarak Allah’ın anılması üzerine temellenmiştir. Kuran’da(Okunan) “salat” ismiyle geçen, içeriği Allah’a yakarış olan namazın gün içerisindeki zamanları; sabah, akşam ve orta olarak bildirilir. Namazın öncesinde Allah; el, yüz ve bedenin güzelce temizlenmesini, kirden arınmasını (abdest) buyurur. Giysilerin de temiz ve uygun olması, koşullarındandır. Namaz, sadece Allah’ı anmak, ahiret ve dirilme gerçeğini anımsamak, Allah’ın göstergelerini düşünmek ve öğütlenmek üzerine kurulmuştur. Dış dünyayla iletişim ve bağlantı minimumdur. Namaz Allah’a yakınlaşmadır. İslam’da namaz, bedensel hareketler bakımından 3 ana öğeden oluşur:

  • Kıyam (Ayakta durma)
  • Rüku (Eğilme)
  • Secde (Yere kapanma)

Bu tapınma(ibadet) yapılırken nerede olunursa olunsun Allah’ın evi Kabe’ye yönelmek zorunludur.Allah’a yakarışlar, yalvarışlar, istekler orta ses düzeyinde yapılmalıdır. Yakarışlarda Fatiha suresinde anlatıldığı gibi bireysel bencillikten çok çoğulculuk ve bizcilik benimsenmelidir. Dileklerimiz annemizi, babamızı ve inananları kapsamalıdır. En son olarak namazın bilimsel verilerle kaynaşarak belirlenmiş beynimize ve bedenimize yaptığı katkılarını ve diğer yararlarını listelemek isterim:

  1. Namaz hareketlerinin yavaşlığından kalp yorulmaz, dinlenir. Kuran’da da belirtildiği gibi yürekler Allah’ı anmakla dinginleşir.
  2. Özellikle yere kapanma(secde) hareketiyle beyne kan ulaşımı fazlalaşır, beyin hücreleri beslenir. Beynin düşünme, hatırlama, yorumlama kapasitesi artar. Bunama vb. gibi olası beyinsel hastalıklar önlenir.
  3. Sürekli eğilip kalkma hareketiyle gözlerdeki kan dolaşımı artar. Göz tansiyonu, katarakt vb. gibi göz hastalıkları önlenir.
  4. Eğilme ve yere kapanma hareketleriyle bedenin sindirim ve boşaltım sistemleri iyileşir. Midedeki besinlerin karışması çoğalır. Safranın akışı hızlanır. Pankreastaki sindirim enzimlerinin boşalması kolaylaşır. Kabızlık önlenir. Böbreklerin, idrar yollarının ve mesanenin çalışması daha da etkinleşir ve böbreklerdeki taşlaşmalar önlenir.
  5. Hareketlerin spor benzeri ritmselliğinden dolayı iskelet ve kas sistemlerindeki çalışmazlıklar, aksaklıklar, tıkanmalar önlenir. Kireçlenme, kasılma vb. gibi rahatsızlıklar için iyileştirmedir.
  6. Namaz, bedensel ve ruhsal olarak hem dışsal hem içsel temizlenmedir, arınmadır. İnsanı kirden, pislikten, kötümser fikirlerden uzaklaştırır, beyinsel ve bedensel olarak dinlendirir.
  7. Bedenimiz için en uygun ve nitelikli soluma biçimi olan diyaframdan solumayı canlandırır, çoğaltır.
  8. Uykuyu düzenler, uykusuzluğu önler.
  9. Yere kapanma(secde) hareketiyle bedenin topraklaması gerçekleşir. Elektriklenmeler boşaltılır.

yaklasNamazla dinçleşiriz. Namaz, dünyamız ve ahiretimiz için sağlık ve esenlik kaynağıdır. Allah, bizim namazımıza gereksinmez. Hatta İhlas suresinde anlatıldığı gibi Allah, hiçbir şeye gereksinmez. Namaz(salat), bedenimiz için gereksinimdir, zorunluluktur. Allah’ın hoşnutluğunu, sevecenliğini ve ahiretteki sonsuz yaşamı kazanmak için yapılır ve yapılmalıdır…

DÜNYA SAZI BAĞLAMA

sazimveben2Bağlama, yüzyıllarca süren bir geçmişten gelmektedir. Türkler’in yaşadığı bütün coğrafyaların en bilinen geleneksel müzik çalgısıdır. Genelde Anadolu insanlarını betimler ve Anadolu’dan izler taşır. Tarih boyunca yaşamlarımıza ayna tutmuştur. Bizi anlatmıştır. Sevinçlerimize, hüzünlerimize, gülmelerimize, ağlamalarımıza, susmalarımaza, bağırmalarımıza eşlik etmiş, türkülerimize tanıklık etmiştir.

Pek çok türü bulunmaktadır. Bunları şöyle listeleyebiliriz:

  • Cura (en küçük boy bağlama)
  • Çöğür (kısa kol bağlama)
  • Kısa saplı bağlama
  • Tanbura (uzun kol bağlama)
  • Divan sazı (büyük boy bağlama)
  • Meydan sazı (en büyük boy bağlama)

En çok çalınan türü kısa saplı bağlamadır. Yıllardır bu türle ilgim ve çalmamdan dolayı bilgilerimi paylaşmak isterim. 7 tellidir. Üstte ve ortada ikili, altta üçlü halde teller birlikte bulunur, vurulur, çalınır. Üst ve alt tellerde “bamteli” denen diğer tellere kıyasla daha kalın teller vardır. Kısa saplı bağlama, klasik düzeniyle (la, sol, re) ayarlandığında yaklaşık 1,5 oktav genişliğinde ses aralığına sahiptir. Genelde sapın üst kısmını ve tüm telleri kullanarak çalınması idealdir. Çoğunlukla solo çalgısı olarak kullanılırken akorlar basılarak ritmik eserler de yapılabilmektedir. Tutuş olarak bedene yapışık çalınırken sapı tutan elin boşluksuz ve sahiplenir gibi desteklenmesi sesin doğru ve net çıkması için koşullardan birkaçıdır. Mızraba vuran el rahat olmalı, bilekten bükülmelidir. Geleneksel çalım tarzında “vurdurma” ve “çektirme” denilen süsleme teknikleri çok yaygın olarak kullanılırken pek onaylamadığım ve gereksiz bulduğum tekniklerdir. Bence bu çalgı dünyada gerçek yerini bulması için süslemesiz ve sade çalınmalıdır. Klasik tekniklerden sadece “taktırma” denen tekniği kendi tarzıma yedirmişimdir ve benimsemişimdir. Genel olarak doğru ve net çalmak ilkemdir.

Bağlamayı elle çalma tekniklerine(sıyırtma, pençe, kapama, saptan çalma) genel olarak “şelpe” denir. Şelpeli çalınan çok güzel türkülerimiz bulunmaktadır. Bu tekniklerden en beğendiklerim sıyırtma, pençe ve kapama teknikleridir.

Elektro gitardan esinlenerek ortaya çıkan elektro bağlama, çokça Ankara havalarıyla anılmaktadır ve çalınmaktadır. Çok sayıda müzik türünde etkin olarak kullanılır. Benim de sonradan sevdiğim ve müziğime kattığım bir çalgıdır.

Yıllardır edindiğim etkileşimler ve denemeler sonucu savım şudur ki bağlama süslemesiz, sade, net ve anlaşılır bir biçimde çalınmalıdır. En güzel eserler, en basit olanlardır. Bağlamayı dünya sazı yapacak ve dünyaya ispatlayacak olan budur. Bunu göstermek ve anlatabilmek için yaptığım müzik çalışmaları bulunmaktadır. İlgili paylaşımlarımın bulunduğu sayfalara bakabilir, ürettiğim müzikleri dinleyebilirsiniz:

www.fb.com/sivasli.muzik

www.youtube.com/user/emresiv

emre.sivasli.net

www.sivasli.net

EFKARLI METAL MÜZİK – ÖZGÜR METAL MÜZİK YENİ BİR ÇIĞIR, DERYA, UMMAN, OKYANUS [BİR TÜR ARABESK] {ezik metal}